Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 14 °C
Yağmurlu

Herşeyin Teorisi

08.05.2019
451
A+
A-
Herşeyin Teorisi
images
Herşeyin Teorisi

Etrafımızda gördüğümüz,dokunup deneyimleyebildiğimiz yada hissedebildiğimiz ne varsa bu şeylerin gerçekligini,çeşitliliğini ve doğasını ve varlıklarına ilişkin sebepleri anlamaya,bilmeye olan çaba,gayret,iştiyak ve merak,insanın zihninde,felsefenin mutfağında,bilimin labaratuarında her daim yer etmistir ve bunları  mutlak bir teori haline getirmek ve daha da öteye bunu bir formül ile açıklayabilmek birçok biliminsanının özel uğraşısı haline de gelmiştir.

“Herşeyin teorisi” de denilen bu kavramaya ilişkin formulasyon henüz keşfedilip pratiğe dökülememiştir.Onlarca meşhur biliminsanı bu minvalde bir disiplin olusturmayı başaramamıstır.Bunun yanında,gayretler devam etmekle beraber artması beklenen umutlar yerine çaresizlik belirten ifadeler ve yargılar da serdedilmistir.Peki acaba yine de birgün,ileride,çok kapsamlı ve titiz çalışmaların aynı zamanda muhtesem büyüklükte araştırma bütçelerinin istihdam edildiği bu fenomeni açıklayabilmek mümkün olabilecek midir!?
Evet öğrenecek daha çok şeyimiz var,hatta daha ne biliyoruz ki!Bizler insanoğlu olarak geldiğimiz bu alemde unutulmayacak işler yapsak da daha birçoğunu unutan/unutabilen varlıklarız..aslen türümüzü niteleyen “insan” deyimi de,kelimenin etimoljik anlamı olarak ele alındığında(Arapça’da) “unutmak”kelimesinin fail türevi “unutmuş”,yada”unutan” anlamlarına geldiğini görürüz,hatta bir atasözü ile de ilişkilendirebileceğimiz gibi”hafıza-i beşer nisyan ile mal’uldür”ifadesininin işaretini buna örnek olarak sunabiliriz.Tabi ki de kelimenin  sadece bir dildeki kökeni,anlamı yada karşılığı bunu evrensel bir tanım haline getirmez ama Arapca’nın en eski dillerden oluşu ve İslâm Dini’nin neş’et ettiği topraklarda konuşulan bir dil oluşu,insanın ezelden ebede bir hayat icerisindeki varoluş ve seyri macerasına temas eden ilahi bir kelam olan Kur’ân’ın dili oluşu nedeni ile önemli bir temayı bizlere sunacağını ve yeni bir akış açısı ile farklı bir düşünce çerçevesi olusturabileceğini olumlayarak ele alınabileceğini düşünmekteyim.
Şimdi bu tanımlamaya ilave olarak bir de yine “insan”kelimesinin kök türevlerinden olan “ünsiyet” kelimesinin de faydalı olacağını ve farklı bir katkı sunacağını düşünüyorum.”Ünsiyet”;muhabbet,tanışmak,alışmak manalarına gelmektedir,yani zıt bir izahtan hareketle yabani olmamak manası da verilebilir.Meseleyi bir anlayış üzerine oturtacak olursak,yeryüzüne yabancı olmayan,medenileşmiş,vahşeti ve yabaniliği bulunmayan,seven,sevilen manaları ile tezyin edilebilir.Şimdi konuyu tasvir ederek zihinlerde daha bir canlı anlayış haline getirelim.İslâm inancında,yeryüzüne gelen insanoğlu;daha öncesinde ruhlar aleminde iken ezelde var olan Tanrı’ya şahidlik etmiş ve bu vesile ile ezeli ve ebedi bir bilginin muhatapları olmuslardır.Tanrı ile en yalın irtibatta bulunmuş bir varlık olan insan işte yeryüzüne doğuşu ile bu bilginin unutucusu olmuştur,ne varki buna sebep olan şeyin bedenli olmak olduğu söylenir lakin bu kadim bilgiyi hatırlamayı sağlayacak donanımlar da bedenle içiçe geçmiştir.İşte filozofların da dediği “a priori” yani doğuştan gelen bilgi ve İslâmi mutasavvıfların “fıtrat üzere” dediği şeyler bu bağlamda örtüşmektedir.Her ne kadar 16. ve 18. Yüzyıllar arasında John locke gibi Berkeley ve Hume gibi  deneyci filozoflar bu doğuştan gelen bilgiyi reddetse de özellikle Platon felsefesi ayrı bir sahip çıkar…Ayrıca burda bir de”fıtrat” ve “ahlak” kelimelerine de parantez açacak olursak “fıtrat”; ilk yaratılış manasına gelirken,”ahlak”;insanın doğuştan getirdiği tutum,davranış yada huy olarak tariflenir.Şimdi konuyu toparlamak için meseleye “bilmek” ve “cehalet” kavramları ile de eğilecek olursak,bilmek aslında hatırlamayı,cehalet ise unutmayı tarif etmektedir.Yani arif olan,bilen kişi o kadim bilgiyi hatırlayabilen,cahil olan kişi ise unuttuğu bu bilgiyi hatırlamayandır.Peki bu hatırlama nasıl mümkün olacak!?İnsan cehaletinden nasıl kurtulacak!?O kadim bilgiye “herseyin teorisine” nasıl ulaşacak!?Evet tüm bunların belki de cevabı yukarıda zikrettiğimiz insanı açıklayan ikinci tarif “ünsiyet”ile yani muhabbet,sevgi ve barış ile medeni olmak ve yabanilikten,vahşilikten kurtulmak ile,Tanrı ile ünsiyet etmekle,doğa ile ünsiyet etmekle ve toplum ile ünsiyet etmekle yani yaşadığımız evrenle barışmak ile mümkün olacaktır.Yani kısaca sevgi üzere,ahlak ve fıtrat üzere yaşamakla mümkün olacaktır… Bilmek,insan olabilmektir.Yoksa tüm çalışmalar nihayetsiz,tüm uğraşılar kifayetsiz kalacaktır,yoksa “herşey sadece bir teoriden ibarettir!”
Mestiyar.

Arkadaşlarınızla Paylaşın:
BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.